8 Nisan 2017 Cumartesi

Meclis'te Eğitim Tartışmaları

TBMM Hükümetinin Maarif örgütü, 1920 yılının sonlarına doğru, her birimi en fazla 3-4 kadrolu olmak üzere kuruldu: [13]

İlk Tedrisat, Talî (orta) Tedrisat, Sicil ve İstatistik, Muhasebe, Hars (Kültür) Müdürlükleri. (Bu mütevazi kadro ancak 1922'de, Müsteşarlık, Yüksek Tedrisat Dairesi, Telif ve Tercüme Heyeti de oluşturularak biraz daha geliştirilebilecektir).

İstanbul ve çevresi ile Yunan işgali altındaki iller dışında kalan, doğrudan Ankara Hükümeti'ne bağlı yerlerde 1920'de, ilk, orta ve lise düzeyinde ne kadar okul, öğrenci ve öğretmen bulunduğuna ilişkin kesin ve güvenilir sayılar mevcut değildir. Meclis tutanaklarından ve arşivlere girebilmiş belgelerden anlaşıldığına göre, 3495 İlkokul (bunlardan 682'si, yani yüzde 20'si kapalı), 3316 (1511'i Muallim Mektebi çıkışlı değil) öğretmen, tam devreli (ilk-orta-lise: 12 yıllık) 5 Sultanî, 32 İdadî (9 yıllık), 13 Muallim Mektebi (ilkokul sonrası 5 yıllık) vardı. Bazı kaynaklarda bu sayıların daha farklı yer aldığı da görülmektedir. (Örneğin, açık ilkokul sayısı 1764, kapalı ilkokul sayısı 281, Öğretmen Okulu çıkışlı 1550, medresede okumuş veya alaylı 1511 öğretmen gibi...). Bu okulların ne kadarının köylerde olduğuna ilişkin hiçbir kayıt yoktur. Maarif Vekili Rıza Nur, 19 Ekim 1920'de Mecliste yaptığı konuşmada şu sayıları vermiştir: "Bugün elimde bulunan sayılara bakılırsa 28 Sultanî vardır. Bunların birkaçı işgal altında bulunuyor. Yatılı öğrenci sayısı 340, gündüzlüler 2591'dir.

Öğretmen ve memur mevcudu 587'dir. Her öğretmene 20 öğrenci düşüyor. Her sultanîye yılda 6 bin lira harcanıyor. Galatasaray Sultanîsinin yıllık gideri 40-50 bin lira arasındadır. (Anlaşılıyor ki, Bakan, İstanbul'daki ve işgal altındaki yerlerde bulunan okulların sayısını da dikkate almıştır). 50-60 kadar da idadi (4 yıllık ortaokul) var. İptidailerimiz (ilkokullar) 40 bin öğretmen istiyor..."

Meclis Maarif Encümeni zabıt kâtibi Cevdet Bey, Bakanın verdiği sayıları düzeltmek ve düşüncelerini açıklamak için söz alarak:

"2500 öğrenci Sultanîlerde değil ilkokullardadır. Sultanîlerdeki 347 öğrenciye karşılık 587 kadrolu öğretmen ve memur vardır. Müstahdemler ise bu sayıya dahil edilmemiştir—Biliyorsunuz ki Meşrutiyet'ten beri birçok okullar açıldı. Muallim Mektepleri, Sultanîler, savurganlıkla kuruldu. [14] Ama hiçbiri, beklenen amacı gerçekleştiremedi. Araç gereç yetersizliği, bina bulunmayışı dikkate alınmadı. Bunlar gerçek birer Sultanî ve Muallim Mektebi değildir, birer okul karikatürüdür. Her okulda 15-20 öğrenci ancak var. Okulları düzeltmek ve düzene koymak ilk vazifemiz olmalıdır" derken iki hafta sonraki, 4 Kasım 1920 günkü oturumda Karesi Mebusu Vehbi Bey: "İbret gözüyle görebileceğimiz gibi, bir kazada 100 gayri müslim hanesi varsa, 1500-2000 hatta 10 bin Müslüman hanesi bulunmaktadır. Gayrimüslimlerin çocuk yuvası, ilkokulu, ortaokulu, buralarda görevli yüksek öğrenim yapmış öğretmenleri vardır. Oysa 60-70 bin kişilik kent müslüman nüfusunun doğru dürüst bir okulu yoktur" diyordu. 4 Aralık 1920 günkü oturumda Tokat Mebusu Mustafa Bey: "Benim ilimin nüfusu 100 bin küsurdur. Burada aydın nâmına iki kişi bile yoktur.

Neden okulları Bursa'ya, İstanbul'a yaptılar da bizim halkımızı eğitimden mahrum bıraktılar?" sorusunu dile getiriyor, 9 Aralık oturumunda ise Bitlis Mebusu Ziya Bey:

"Bitlis'te ve Doğu illerinde kesin olarak hiç okul yoktur " diyordu. Daha önce, I. Dünya Savaşı boyunca, öğretmenleri, yetişkin öğrencileri cephelere sevk edildiğinden çok sayıda okulun kapısına kilit vurulması henüz unutulmadığından, bu kez de İstiklâl Savaşında benzeri bir durumun yaşanmaması yönünde bir karar alındığı 25 Kasım 1920'de, Antalya Mebusu Rasih Bey'in önerisi benimsenerek, "muallimlerin ve muallim mekteplerinde okuyan öğrencilerin askerlik yükümlülüklerinin ertelendiği" görülmektedir. Ahalinin aydınlatılması, çocukların yetiştirilmesi düşüncesiyle kendilerine bu tür bir ayrıcalık tanınan ve mebusların meclis oturumlarında "Memlekette, namuslu sınıf olmak üzere yalnız maarifçiler kalmıştır. Bu sınıfın müdürleri ve görevlileri asla lekelenmemiştir"

(Örneğin, Lazistan Mebusu Ziya Hurşid'in 9 Mayıs 1920 günü yaptığı konuşmada bu sözler aynen geçmektedir) yollu övgüler yağdırdıkları bir sırada, öğretmenlerin; dünyadaki gelişmeleri olanaklar ölçüsünde izleyebilen, ama Millî Mücadele'nin özel koşullarını henüz yeterince kavrayamamış aydınlar olarak bir iki ilde, 16 Aralık 1920'de greve gitmeleri de aynı günlere rastlar. [15]

Bu olay, öylesine etkili olmuştur ki, aynı gün Maarif Vekili Rıza Nur istifasını verir.

İkinci Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey (Tanrıöver) döneminde (Aralık 1920-Kasım 1921) ilk Maarif Bütçesi yapılmış, Maarif Kongresi düzenlenmiştir.

57.128.833 liralık genel bütçeden Maarif işlerine ayrılan para sadece 390.412 liradır, (yüzde 06,8'i). Millî Mücadele'nin sonraki yıllarında miktar ve oranın arttığı görülüyor: 1922'de, 74.957.848 liradan 1.136.046 lira (yüzde 1,5), 1923'te de 105.929.911 liradan 3.033.003 lira (yüzde 2,9) ayrılmıştır.

Kaynak:Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihi - Necdet Sakaoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder