- 9 Ocak 1936 : Ankara'da Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi öğretime başladı.
- 25 Mart 1936 : Afyon-Karakuyu demiryolu hizmete açıldı.
- 26 Mart 1936 : Bozanözü-Isparta demiryolu hizmete açıldı.
- 24 Nisan 1936 : Yazar Sami Paşazade Sezai (Doğumu:1859) öldü.
- 6 Mayıs 1936 : Ankara'da Devlet Konservatuarı kuruldu.
- 18 Mayıs 1936 : Erzurum-Sivas demiryolu yapımına başlandı.
- 1 Haziran 1936 : Maliye Bakanlığı ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü kanunları yürürlüğe girdi.
- 20 Temmuz 1936 : Montreux Antlaşması imzalandı. Lausanne Barış Antlaşması'nda Türkiye'nin Boğazlar üzerindeki haklarını kısıtlayıcı maddeler bulunmaktaydı. Montreux Antlaşması ile Türkiye, Boğazlar üzerindeki bütün haklarına kavuştu. Bu Antlaşma ile ticaret gemilerinin geçmesi serbest bırakıldı, savaş gemilerinin geçişinde ise, şartlar ayrıntılı olarak belirtilmiştir.
- 29 Ağustos 1936 : İstanbul'da, Haliç üzerinde Azapkapı ve Unkapanı'nı birbirine bağlıyacak olan Atatürk Köprüsü'nün temeli atıldı. (Eski köprünün adı Unkapanı köprüsü idi, bu sebeple halen Atatürk Köprüsü'ne Unkapanı Köprüsü de denmektedir.)
- 25 Eylül 1936 : Harp Okulu, İstanbul'da Harbiye'deki binasından Ankara'da yeni yapılan binasına taşındı.
- 26 Ekim 1936 : Kurtuluş Savaşı Komutanlarından ve savaş sonrasında İstanbul'a giren Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Komutanı Korgeneral Şükrü Naili Gökberk (Doğumu:1876) öldü.
- 27 Aralık 1936 : İstiklal Marşımızın yazarı, büyük şair, mütefekkir ve din adamı Mehmet Akif Ersoy (doğ:1873) öldü. O tarihlerde Meclis'te Burdur Milletvekili olan M. Akif Ersoy'un Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ithaf ettiği bu muhteşem şiir, 12 Mart 1921'de Meclis'te okunduğunda bütün Milletvekilleri tarafından büyük tezahüratlarla dakikalarca ayakta alkışlanmış ve kabul edilmiştir.
İSTİKLAL
MARŞI :
(Beste:Zeki Üngör)
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal.
Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım?
Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma, nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın!
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın!
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı.
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda,
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin, tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumu, senden, ilahi, şudur ancak emeli;
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli,
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim, inlemeli!
O zaman vecd ile bin secde eder, varsa taşım;
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır, ruh-i mücerret gibi yerden naşım;
O zaman yükselerek arşa değer, benim başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal!
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal!
(Beste:Zeki Üngör)
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal.
Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım?
Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma, nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın!
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın!
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı.
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda,
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin, tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumu, senden, ilahi, şudur ancak emeli;
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli,
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim, inlemeli!
O zaman vecd ile bin secde eder, varsa taşım;
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır, ruh-i mücerret gibi yerden naşım;
O zaman yükselerek arşa değer, benim başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal!
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder